FUTBOL - ANKARAGÜCÜ

 

Ankaragücü Tarihi

Türkler’in futbol ile tanışması 1875 tarihinde Selanik’te gerçekleşmiştir. İngilizler tarafından Osmanlı topraklarında ilk futbol müsabakaları Selanik, İzmir ve İstanbul şehirlerinde oynanmıştır. Osmanlı futbol ligi 1897 tarihinde İstanbul ve İzmir karmaları arasında oynanmaya başlandı. Osmanlı topraklarında futbol oynanması Padişah Abdulhamid’in  “Kim ki kale kurup top endah ederek tepük oynaya, boynu vurula…” fermanı ile yasaklanmıştı.

Osmanlı Devletinde kurulan ilk işçi örgütü, 4 bini aşkın işçinin çalıştığı Tophane Silah Fabrikaları yani İmalat-ı Harbiye’de 1895 yılında gizli olarak kurulan Osmanlı Amele Cemiyetidir. Bu Cemiyet bir müddet sonra feshedilmiş, bütün üyeleri bir yıl gibi kısa bir zamanda sürgüne gönderilmiştir. İmalat- Harbiye çatısı altında  sendikalar düzenlenip, grevler yapılmıştır. İmalat-ı Harbiye ustaları Sanayi Mektebi'nden yetişiyordu. Sanayi mektepleri o zamanın makine mühendisliği fakülteleri ayarında eğitim kurumlarıydı.
 
Ankaragücü’nün kuruluşu İmalat-ı Harbiye’ye dayanır. İmalat-ı Harbiye, Osmanlı Devleti’nde 19.yüzyıl ortalarına doğru, ordu ihtiyaçlarına yönelik sanayi politikalarının geliştirilmesiyle zamanın koşullarında, tersanelerle birlikte imparatorlukta işçi yoğunluğu ve istihdamı açısından en başta gelen kurumlarından birisidir.

1904 Temeller Atılıyor, 


Sanayi mektebi eğitimi sonrasında İmalat-ı Harbiye saflarında hayata atılan öğrenciler, bir yandan da o günlerin yeni modası futbolla ilgileniyorlardı. Padişahın fermanını dinlemeyerek kendi aralarında futbol oynamaya başlamışlardı.

Daha sonra padişahın fermanını yürürlükten kaldırması ve futbol oynanmasını serbest bırakmasının ardından bu atölyede çalışan gençler bir araya gelerek kendi aralarında kulüpleşirler ve 1904 yılında Tamir Atölyesi’nin farklı üniteleri ve tezgâhlarının futbol takımları oluşturulmuş, bu resmi-olmayan ‘takım/kulüpler’ kendi aralarında maçlar yapmışlardır. 

Bu takımlardan bazıları Rehber-i Sanayigücü, Numune-i Sübyan, Tapa Gençlikspor, Besaletspor, Gayret Gençlik’tir. Bu takımlar Ankaragücü’nün temellerini oluşturan amatör takımlardır.   

Önce İzmir, daha sonra İstanbul ligi kurulmuş, müsabakalar başlamıştır. Fransız gözetmenlerin oluşturduğu lige, İmalat-ı Harbiye takımı da davet edilir. Ancak İmalat-ı Harbiye'yi tek takım temsil edecektir. 

 ‘İmalat-ı Harbiye’ mensupları İstanbul liginin başlamasıyla birlikte bir çatı altında bir araya gelerek ‘bu ligde yer almak’ fikri gençler arasında yayılmaya başlamıştır. Kendi aralarında kıran kırana geçen maçlar sonrası isimlerini daha iyi duyurabilmek için bu lige dahil olmak istemişlerdir.

 1904 yılında oluşturulan bu amatör topluluk ile Ankaragücü’nün temelleri atılmaya başlanmıştır. Tarihin ilerleyen yıllarında, 1904 yılında ‘İmalat-ı Harbiye’ ile başlayan bu amatör sürecin, gelişim sürecinden hiçbir şekilde kopmadan devam ettiği görülecektir. Esas olarak resmi makamlara kulubün kuruluş belgeleri 1910 yılında yapılmış olsada, Ankaragücü kulübunun temelleri 1904 tarihinde atılmıştır.

Ve 1910,

1910 yılı 14 Haziran tarihinde ‘İmalat-ı Harbiye’ mektebinin öğrencileri arasında bir ‘birlik’ toplantısı organize edilir, bu toplantıdan bir sonuç alınamaz. 19 Haziran 1910 tarihinde ikinci toplantı yapılır. Kendi aralarında amatör grupları birleştirmeyi amaçlayan toplantılardan da bir sonuç alınamayınca İmalat-ı Harbiye Mektebi’nin son sınıf öğrencilerinden iki kişinin adı diğerleri arasında öne çıkar ve 31.08.1910 tarihinde iki kulübu kurmaya karar verirler.
1.Agah Orhan’ın öncülüğündeki grup ‘Altınörs İdman Yurdu’nu, (Renkleri: Sarı-Yeşil )
2.Şükrü Abbas’ın öncülüğündeki grup ise ‘Turan Sanatkarangücü’nü ( Renkleri: Kırmızı-Yeşil ) kurarlar. 

Lider sıfatı taşıyan bu iki öğrenci arasında tatlı bir rekabet vardır. Kulüpleri kurma çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.

Agah ORHAN ve Şükrü ABBAS 31.08.1910 günü Altınörs İdman Yurdu kulübünün ve Turan Sanatkarangücü kulübünün kuruluş evraklarını Mutasarraflığa verirler ve bu şekilde iki takımında resmi olarak kuruluşu 31.08.1910 olarak gerçekleşir.

Ankaragücü’nün kuruluş tarihide resmi olarak bu tarih dikkate alınmıştır.Kulüp binaları Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Merkezinde bir oda olarak belirlenmiştir.

Altınörs İdman Yurdu ; Renkleri yeşil – sarı olarak belirlenmiştir. Forma biçimi ise büyük boy yeşil-sarı parçalı idi. Amblemleri ise sol tarafta kalan yeşilin üzerinde ve göğüs hizasında altın sarısı bir örs ve örse doğru yine altın sarısı çekiç tutan bir el olarak belirlenmişti. Başkanı : Kazım bey (Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Azası ve Fişek Fabrikası’nda Torna ustabaşı) Katip : Osman AHMET (Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Azası ve Fişek Fabrikası’nda Tornacı) Kaptan : Kerim (Fil) (Silah Fabrikasında usta) Muhasip: Boşnak HASAN (Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Azası ve Fişek Fabrikası’nda Tornacı)

Turan Sanatkarangücü ; Renkleri yeşil – kırmızı idi. Arması ise sol göğüste ağzında çekiç bulunan bir kumpastı. Başkanı :Hasan MUSLİHİTTİN Bey (Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Reisi ve Fişek Fabrikasında Usta Başı) Katip :Lütfi Bey (İmalt-ı Harbiye Usta Mektebi son sınıf talebesi) Muhasip :Numan Usta (Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti Azası ve İmalat-ı Harbiye Atölyesi kontrol memuru)

İki önder isim olan Agah ORHAN ve Şükrü ABBAS kulübün kuruluşunda aktif olmalarına rağmen yönetimlerde yer almayıp, futbolcu olmayı tercih etmişlerdir. Kulübün kuruluşunun aşağıdan, yani işçi ve işçi okulu öğrencilerinden gelmesi dikkate değerdir. Bu ‘öğrenciler’ aynı zamanda da atölyelerde çalışmaya devam etmişlerdir. Okudukları okul bir anlamıyla ‘atölyelerin’ alt yapısını oluşturan kurumlardır ve buradaki öğrenciler fabrikalarda ustalarının gözetiminde pratik yapmaktadırlar. Bu durum bir anlamıyla bugünkü Ankaragücü’nün tarihsel olarak bir ayrıcalığına tekabül etmektedir. 

Bilindiği kadarıyla profesyonel liglerde yalnızca işçiler ve öğrenciler tarafından kurulan, işyeri temelli olan ve tarihi bu kadar eski olan bir başka futbol kulübü daha yoktur. 

Ankaragücü’nün kuruluşu ‘İmalat-ı Harbiye’ çatısı altında İstanbul / Zeytinburnu’nda 1904 yılında amatör olarak oynanan futbol ile başlar 31.08.1910 tarihinde resmi olarak kurulan Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü takımları ile resmi başlangıç kabul edilir. Buradan da anlaşılacağı üzere Ankaragücü’nün kuruluşu 1904’e dayanır. 

04.04.1911 tarihinde Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü kulüpleri arasında yapılan ilk müsabaka 0-0 devam etmekte iken çıkan olaylar nedeniyle tamamlanamamıştır. Bu karşılaşma tarihe “Ankaragücü’nün oynamış olduğu ilk karşılaşma” olarak geçmiştir.

İmalat-ı Harbiye çatısı altında yaşamlarını sürdüren bu insanlar kendi aralarındaki mücadeleler kıran kırana geçmesine rağmen tarihi bir karar ile İstanbul Cuma ligine katılarak aslında iki kulüp değilde, tek bir kulübün, iki farklı renkteki formasını taşıyan oyuncuları olduklarını herkese göstereceklerdir. 

İki kulüpte İstanbul ligine katılmak için başvuruda bulunurlar. Fakat iki kulübün de aynı kuruluşun takımı olmasını gerekçe gösteren Lig heyeti bu başvuruyu red eder.

Bu iki kulüpte İstanbul Cuma ligine katılabilmek için Sanayii Mektebi Spor Kulübu çatısı altında toplanarak tek takım olarak 1912-1913 İstanbul Cuma Ligine katılırlar.  

13.09.1913 tarihinde İstanbul Cuma ligine katılan takım ilk mücadelesini Fenerbahçe (B) takımı ile yapar ve Ankaragücü resmi tarihinin ilk galibiyetini bu maçta alır.

Fenerbahçe 1- Sanayii Mektebi 3

Maça takım ilk yarı sarı yeşil forma ile ikinci yarı ise yeşil kırmızı forma ile çıkar.
1912-1913 İstanbul Cuma ligine katılan Sanayii Mektebi Spor Kulübü ilk sezonu şampiyon olarak tamamlar.

İstanbul’un işgaliyle birlikte Zeytinburnu’ndaki İmalat-ı Harbiye Tamir Atölyesi ile Tophane’deki Askerî Usta Mektebi ve Top Dökümhanesi dağıtılır.
Sadrazam Damat Ferit Paşa, İngiliz işgal kumandanlığının vermiş olduğu İmalat-ı Harbiye Tamir Atölyesi’nin kapatılması kararını İmalat-ı Harbiye Umum Müdürü Selahattin Adil Paşa’ya bildirmiştir.
Selahattin Adil Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın Manastır’dan okul arkadaşıydı ve sık sık gizlice görüşüyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa henüz İstanbul’dan Samsun’a hareket etmemişti. Selahattin Adil Paşa’nın Mustafa Kemal’in düşüncelerinden haberi vardı ve kendisi ile beraber hareket ediyordu. İngiliz işgal kuvvetleri kumandanlığının kapatma kararını mektep talebeleri ile İmalat-ı Harbiye ve Top Dökümhanesi mensuplarına bildirirken, mümkün olduğunca metanetini koruyarak renk vermemeye çalışmıştır.

Kapatma kararı bilhassa Usta Mektebi talebelerini çok zor durumda bırakmıştı. Talebelerden bir bölümü o tarihlerde henüz işgal edilmemiş olan Bursa’ya geçerek tahsillerini orada Muallim mektebinde sürdürmek istiyorlardı. Bu düşüncede olan talebelerden bir bölümü Bursa’ya geçmiş, Muallim mektebine yazılmışlardı. Büyük bir bölümü ise Selahattin Adil Paşa’dan aldıkları talimat üzerine İstanbul’da kalmış hatta futbol faaliyetlerini dahi sürdürmüşlerdi.

1913-1916 tarihleri arasında, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlaması üzerine kulüp bir anlamıyla ‘futbolu’ bırakmak durumunda kalmıştır.

Bu tarihler arasında kulüp lig mücadelerine katılamamıştır. İşgal kuvvetlerinin silah fabrikalarının kapatılmasına ilişkin baskılarıyla birlikte, futbolcuların ve yöneticilerin tamamı Anadolu’da yürütülen Kurtuluş Savaşı’na katılmışlardır. Bu tarihler arasında diğer futbol kulüplerinden de bazı futbolcular da kurtuluş savaşına katılmışlardır. 

Ankaragücü takım olarak Kurtuluş savaşına katılmış tek kulüptür.Takım olarak tüm futbolcular, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na gönüllü olarak katılmıştır ve bir çok Şehit vermiştir.

1916-1917 ve 1917-1918 sezonlarında İstanbul Cuma ligine Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü takımları ayrı olarak katılmışlardır. Altınörs İdman Yurdu her iki sezonuda şampiyon olarak tamamlar ve 1919-1920 sezonunda İstanbul 1.Küme A grubunda oynamaya hak kazanır.

1919-1920 sezonunda ulusal mücadeleye katılan futbolcuların çokluğu nedeniyle  Altınörs İdman Yurdu son 3 maça çıkamamıştır. Alınan hükmen yenilgiler sonucu 5 takım arasından sezonu 4’ncü olarak tamamlar. 


Kurtuluş Savaşı ve Kulübün Ankara’ya Taşınması Süreci başlar,

“İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü”
Bu dönemde Kurtuluş Savaşı’na destek amacıyla birçok ‘direniş teşkilatı’ oluşturulduğu bilinmektedir. Bu teşkilatlardan biri olan İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü’nün çekirdeğini ise Altınörslü ve Turan Sanatkarangüçlü futbolcular oluşturmaktadır. 

Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçerek Millî Mücadele'yi başlatma düşünce ve planından haberdar olan Selahattin Adil Paşa, İstanbul'da kalan İmalat-ı Harbiye Usta Mektebi talebe, atölye ve top dökümhanesi bölüm müdürleri, muallimleri, ustabaşı, usta ve işçilerinden oluşan bir mukavemet teşkilatı kurmuştur. Bu gizli örgütün adı “İmalat-ı Harbiye Direniş Örgütü” dür. 

İmalat-ı Harbiye mensuplarını örgütleme görevi Selahattin Adil Paşa'ya Mustafa Kemal Paşa tarafından verilmişti.
Selahattin Adil Paşa ile aynı teşkilatta görev yüklenmiş olan Eyüp Sabri Durukan da, Mustafa Kemal Paşa'nın Manastır'dan okul arkadaşı idi. Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'da yapmak istediklerinden bilgileri vardı. Onunla beraber hareket ediyordu.


Eyüp Sabri Durukan, İmalat-ı Harbiye mensuplarını örgütlemek, onlara Mustafa kemal Paşa'nın düşünce ve görüşlerini aşılamak maksadıyla Nuriosmaniye'deki büyük konağını Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü futbolcu ve mensuplarının hizmetine verdi. 

“İmalat-ı Harbiye direniş teşkilatının önemli bir bölümünü Altınörs İdman Yurdu ve Turan Sanatkarangücü futbolcularının oluşturulması, Ankaragücü tarihinin kurtuluş savaşı dönemi ile ilgili olarak ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu da ortaya çıkarmaktadır.”


Karakollara ve silah depolarına baskınlar dönemi”

İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığı, direniş örgütünün faaliyetlerini önlemek maksadıyla Anadolu yakasını savaş alanı ilan etmiş ve Türk askerlerinin bu yakada silahlı ve üniforma ile dolaşmasını yasaklamıştı. Bir gün sabahın erken saatlerinde resmî üniforması ve silahı ile görevine gitmekte olan İmalat-ı Harbiye Ser Tabibi, İngiliz işgal kuvvetleri tarafından yakalanarak tevkif edildi.

Olayın duyulması başta İmalat-ı Harbiye direniş örgütü olmak üzere, diğer direniş örgütleri ve Mustafa Kemal yanlısı subaylar arasında tepki oluşturdu. 

Askerî Fabrikalar Grubunda yer alan Silah Dairesi Müdürü Kolağası Ahmet Şefik bey, takım arkadaşlarından oluşturduğu bir müfreze ile karakola baskın vererek Ser Tabibini işgal kuvvetlerinden kurtardı.


“Cibali ve Cinci Baskını”

İmalat-ı Harbiye direniş örgütü sonradan kendilerine katılmış olan Gürbüzler İdman Yurdu sporcularının istihbarat ve yardımları ile İngilizlerin Cibali'de, Fransızların Cinci Meydanı'nda çöpçü ahırlarında bulunan depolarını basarak topladıkları top, silah, mermi ve diğer cephaneleri İnebolu üzerinden Ankara'ya gönderdiler. 

Kulüp kurtuluş mücadelesinde düşman kuvvetleri tarafından ciddi bir tehlike haline gelir. İngiliz ve Fransız birlikleri Altınörs İdman Yurdu Kulübü'nün Kazlıçeşme Ali Paşa Hanı'nın ikinci katındaki lokaline baskın düzenler. Başlarında bazı sivil ve muhbir Ermenilerin de bulunduğu İngiliz ve Fransız müfrezesi burada kimseyi bulamaz ve kulübün emektar çaycısı yaşlı Hamdi Baba'yı alıp götürürler. Hamdi Baba'dan o tarihten itibaren bir daha haber alınamamıştır. 

Mahmut Nedim bey, Bahriye subayı (güverte yüzbaşısı) olarak, bahriyelilere ait direniş örgütünde görevliydi. İmalat-ı Harbiye direniş örgütünün baskınlarından elde ettiği malzemelerin Anadolu'ya taşınması konusunda onlara yardımcı oluyordu. Kendisi de Camialtı'ndaki yabancı gemilerin toplarını söküyor, Anadolu'ya kaçırılması konusunda diğer görevlilere teslim ediyordu. Bir topun sökümü sırasında suçüstü yakalandığı için İngiliz kuvvetleri tarafından sorguya çekilerek ağır biçimde işkence gördü. İşkence sırasında aklını yitiren güverte yüzbaşısı Mahmut Nedim As fazla yaşamadı. 

(Mahmut Nedim As ; MKE Ankaragücü kulübünün kalesini uzun yıllar başarı ile korumuş, faal futbolculuk döneminden sonra Kulüpte Genel Kaptan ve antrenör olarak görev yapmış olan Natık As'ın babasıdır).


İmalat-ı Harbiye Anadolu'ya geçiyor”

Cibali baskını sırasında deşifre olan İmalat-ı Harbiye direniş örgütüne mensup Ahmet Şefik, Teğmen Hulusi, Muharrem Ali, Süleyman Hüsmen, Topçu Mümtaz, Ali Tunalı, Kerim Fil, mühendis Veli (Eren), Kayserili Mehmet Nuri, Bingazili Osman Nuri, İhsan Ali (Tekvari), Burhanettin ve Cemalettin beyler ile 60 kişiden oluşan arkadaşları ile birlikte 1920 yılının Eylül ayı sonlarında Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere bir müfreze halinde Adapazarı üzerinden Ankara'ya hareket ederler.

Gündüzleri ormanlık bölgelerde gizlenip dinleniyor, geceleri ise Anadolu içlerine ilerlemek için yol alıyorlardı. 60 kişilik gruptan büyük bölümü hilafetçi kuvvetler ve Rumların oluşturduğu çeteler ile çarpışarak şehit olmuştur.

 
1920 artık kulüp merkezi Ankara’dadır.

Kurtuluş savaşı esnasında futbolcuların vermiş oldukları bu kadar yüce mücadelelerin ardından artık akıllarda bir tek şey vardır “Ankara’da Futbol”

1920’lerin başına gelindiğinde her iki kulüp kendisini Ankara’da yeniden kurmuştur.

31.08.1920 tarihinde Altınörs İdman Yurdu ismini Anadolu Sanatkarangücü olarak değiştirerek resmi olarak, bu tarihte Anadolu Sanatkarangücüolarak kurulmuştur. 

Anadolu Sanatkarangücü ilk yönetim kurulu şöyle oluşturulmuştur. Başkan :Yarbay Mehmet Nuri ALTINOK(Tamirhane Müdürü) Aza :İbrahim Bey (ÖZİKİZ) (Fen ve Sanat Şubesinde Muayene Memuru) Aza :Ali TUNALI (Silah Fabrikası Montaj Şefi, T.B.M.M. de eski işçi milletvekillerinden) Aza :Şükrü RECEP Kaptan :Nuri TAHSİN
Kulübün renkleri; Altınörs İdman Yurdu’nun renkleri olan yeşil – sarı, amblemi ise Altın sarısı bir örs ve çekiç tutan bir el şeklindedir.

1922 Eylül ayında da Turan Sanatkarangücü ise aynı isimle daha sonra kurulmuştur.

Turan Sanatkarangücü’nün ilk yönetim kurulu şöyle olmuştur : Reis :Yarbay Mehmet Nuri ALTINOK(Tamirhane Müdürü) Aza :İhsan ALİ (Tekvar) Aza :Hasan Rahim GÖKIRMAK (Fişek fabrikasında Baş Ressam) Kaptan :Abdulkadir (Tamirhane demir bölümünde usta başı)
Kulübün renkleri : Lacivert Beyazdır. Amblemi: Kumpasın ağzında çekiç

26.10.1922 tarihinde Anadolu Sanatkarangücü İlk maçını bugünkü Cebeci stadının olduğu çayırlık alanda Konya takımı olan Talimgahgücü’nü 2-1 yenmiştir. Bu maç resmi olarak Ankaragücü’nün Ankara’da oynamış olduğu ilk karşılaşmadır.

02.11.1922 tarihinde Anadolu Sanatkarangücü ilk deplasman mücadelesine çıkarak Talimgahgücü’nü Konya ilinde bugünkü Konya şehir stadının bulunduğu çayırlık alanda 4-1 yenerek ilk deplasman galibiyetini almıştır.

31.08.1923 tarihinde aynı kurum bünyesinde faaliyette bulunan Anadolu Sanatkarangücü ile Turan Sanatkarangücü, Her iki kulübün başkanı olan tamirhane müdürü Topçu Albay Mehmet NURİ ALTINOK tarafından birleştirilerek tek çatı altında toplanması kararı verilir. Anadolu Sanatkarangücü ile Turan Sanatkarangücü birleşerek Ankara Ligi’neSanatkarangücü adı altında katılmışlardır. Başkan Mehmet NURİ’nin teklifi üzerine Kırmızı – Beyaz renklerde anlaşma sağlanmış, amblem olarakta ucunda yıldız bulunan bir pergel ile çatılmış iki tüfek şekli uygun görülmüştü.

1922-1923 sezonunda Ankara ligi’ne katılan Sanatkarangücü ligi 14 puan ile 4.ncü sırada tamamlamıştır. 

Kurtuluş savaşı mücadelesinde aktif olarak görev yapan futbolcular 29 Ekim 1923 tarihinde yeni bir görevle top bataryalarının başına geçtiler. Meclis tarafından Cumhuriyet ilan edilmişti ve bunun duyurulması gerekiyordu. Bu büyük onur Anadolu - Turan Sanatkarangücü futbolcuları tarafından Ankara kalesinden yapılan top atışları ile gerçekleştirilir. Artık  Anadolu-Turan Sanatkarangücü futbolcularının da katkıları ile Cumhuriyet ilan edilmiştir.

1923-1924 sezonunda Sanatkarangücü Ankara liginde 12 maçta 21 puan alarak ilk şampiyonluğuna ulaşmıştır.

1924-1925 sezonunda Muhafızgücü – Sanatkarangücü maçında olaylar çıkar ve Sanatkarangücü ligden ihraç edilir. TİCİ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) tarafından ligden kaydı silinmiştir.

03.08.1926 tarihinde alınan ihraç kararı üzerine durumu gözden geçiren Başkan Ali TUNALI ve yönetim kurulu İmalat-ı Harbiye Genel Müdürü Osman Zati Paşa’nın görüşünü alarak yapılan toplantıda İmalat-ı Harbiye Spor kulübü adı ile tescilini yaptırarak tekrar liglere katılma hakkını elde eder.

Mustafa KEMAL’in Kurtuluş Savaşı sonrasında İmalat-ı Harbiye Genel Müdürlüğünü ve Kulübü ziyaretleri sırasında yaptıkları sohbette fabrika Müdürü ve yetkililerinden bilgi alan Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’e istirahatleri sırasında mevsim meyvelerinden iri taneli Ankara’nın ünlü misket üzümü ile kavun ikram edilmiştir.

Büyük Önder bu ikramdan çok hoşnut kalmıştır. Kendisinin yaptığı tanımlamada “Üzüm Kişiye güç ve kuvvet verir ve değişik türleri vardır. En önemlisi Ankara’da bolca yetişen iri taneli lacivert renkli misket üzümüdür. Misketin lacivert rengi güç ve kuvvet simgesidir. Kavun ise Güzel kokulu, tatlı ve sıvı bir meyve türüdür. Sarı, yeşil ve pembeye kaçan renkli çeşidi vardır. Sarı renk, hırs ve başarının simgesidir. Kişi başarı sonrası bundan büyük gurur duyar.” şeklinde açıklamalarda bulunur.

TİCİ(Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı)’nin kulübe vermiş olduğu ihraç kararını boykot etme kararı alınması sonrası yapılan toplantıda İbrahim SOMÇELİK yeni kurulacak takımın rengi ne olmalı? Şeklinde konuşmalar geçince  Atatürk’ün kulübe yapmış olduğu ziyareti aklına gelir ve SARI – LACİVERT renklerin olması gerektiği fikrini belirtir.

Bu renkler toplantıda oybirliği ile kabul edilir ve kulübün yeni renkleri artıkSARI – LACİVERT olmuştur.

Devrin İmalat-ı Harbiye yöneticileri TİCİ’nin kulübe karşı takındığı tavrı sonucu bir onur meselesi yaparak yeni adı ve yeni renkleri ile büyük bir kampanya seferberliğine girerler. Lacivert ceket ve sarı sırmalı elbiselerden oluşan Bando takımı akşamları saat 17:00 – 18:00 arası Ulus ve Kızılay bölgesinde genelde misket ve hüdayda gibi Ankara havalarını çalarak halka konser veriyor, sporcularda sarı – lacivert arabalar ile onları izliyorlardı.

Kulübün bu faaliyetlerinden duygulanmış olan o yılların Ankara İsmetPaşa semtinde Kardeşler İdman Yurdu adı altında faaliyette bulunan gayri federe bir teşekkül tüm üyeleri ile birlikte 1929 yılında İmalat-ı Harbiye kulübüne katılırlar. Kardeşler kulübünün sporcuları arasında sonraları Milli takımda yer almış olan Güllü Selim (Selim Baykurt) ile Niyazi Öztunç (Bombacı Niyazi) ve ağabeyi İhsan Öztunç, Cevdet Uzun gibi yetenekli gençlerde bulunuyordu. Böylece kulüpte bir kadro fazlası oluşmuştu.

Ankara Sultani Müdürü Münif Fehmi Ak, öğrencilerin kulüp takımlarında futbol oynamalarına izin vermiyordu. Oysaki Sultani (5.Lise) takımı, günümüzünGençlerbirliği kulübü sahaya takım çıkaramaz duruma düşmüştü. Liglerden çekilmeyi düşünüyorlardı. İmalat-ı Harbiye Kulübünden ödünç futbolcu talebinde bulundular. O dönemlerde kulüpler liglere, lig heyetine verdikleri isim listelerine göre katılıyorlardı. Lisans çıkartma ve sair kurallar henüz gelişmemişti. Gençlerbirliği kulübü yöneticilerinin talebi üzerine kardeşler İdman Yurdu kulübünden gelen ihtiyaç fazlası 6 genç futbolcuyu Gençlerbirliği’ne ödünç vererek liglere katılımları sağlanmıştır.

1929'da Hâkimiye-i Milliye'nin turnuvasında İmalat-ı Harbiye, Gençlerbirliği'ni 3-1 yenip şampiyon olur. Ama kupa töreninde Gençlerli bir yönetici "Kirli amele takımına Atatürk'ün kurduğu Hakimiye-i Milli Kupası verilir mi" diye konuşunca İmalat temsilcileri de "Ellerimiz kirli olabilir ama alnımız aktır" yanıtını verir ve ortaklık gerginleşir. Bu arada İmalat-ı Harbiye taraftarları kupayı kapıp yürüyüşe geçer ve Gençlerbirliği binasının önüne gelirler. Neyse ki Gençlerli futbolcuların sempatik davranışıyla olay tatlıya bağlanır.

1931 – 1932 sezonunda İmalat-ı Harbiye  futbol heyeti ile anlaşmazlığa düşerek o yılın son üç maçına çıkmamıştır.

Kulübün kimliğine ilişkin farklılaşma kısmen Ankara’ya geldikten sonra başlasa da özellikle 1930’lu yıllardan sonra kulüp yönetimi neredeyse tamamen bürokratlara kalmıştır. Fakat o yıllarda dahi kulübün ‘gariban takımı’ olarak anıldığı belirtilmektedir. Daha sonraki dönemlerde hem kulüp yönetimi, hem sporcuların yapısı itibariyle hem de Türkiye’de bu alandaki profesyonelleşmenin de etkileriyle kulüp ciddi değişimlere uğramıştır.

Merkez Mıntıka ve Futbol Heyetinin kulüp ile sürtüşmesi devam ediyordu. İhraç kararı üzerine adını değiştirerek liglere tekrar katılmasından dolayı her iki heyet İmalat-ı Harbiyelileri 1932 – 1933 yılı lig maçlarına almak istemiyordu.

Başta genel Başkan ve Askeri Fabrikalar Genel Müdürü Osman Zati Paşa olmak üzere Genel Sekreter Şükrü Pasinler ve Yönetim Kurulu karara karşı şiddetle direniyorlardı. Bu direniş sırasında Muvaffak Menemencioğlu her iki heyetin başkanlığından istifa etmiş, Mıntıka Başkanlığına Halit Bayrak, Futbol heyeti başkanlığına da heyet üyelerinden Selahattin Birol getirilmiştir. Merkez Mıntıka heyeti Başkanı Halit Bayrak İmalat-ı Harbiye kulübünü haklı görmesine karşın Merkez Mıntıka Heyeti’nin diğer üyeleri ile Futbol Heyeti Başkan ve üyeleri kulübü haklı görmüyorlar ve kararlarında dayatıyorlardı. Öyleyse İmalat-ı Harbiye’de adını değiştirerek, yeni bir teşekkül olarak lig maçlarına katılabilirdi.

Osman Zati Paşa Üyeleri Acele Olarak Kongreye Çağırır!

31.08.1933 günü kulüp lokalinde yapılan kongre oldukça hareketli geçer.
Kulüp 1932 – 1933 sezonu lig maçlarına katılacaktı. Bunun başka bir alternatifi düşünülemezdi. 31.08.1933 kongresi öyle bir kongre oldu ki, spor tarihimiz bugüne dek böyle bir kongreyi daha görmemiştir.

Kongreye İstanbul ve diğer birçok Anadolu illerinden de gelenler oldu. Çok hareketli konuşmaların yapıldığı bu tarihi ve büyük kongrede İmalat-ı Harbiye isminin kullanılmasına da yasak getirilmesi üzerine  yeni kurulacak olan kulübün isim arayışlarına da başlanmıştır.

Milli takımımızın eski kaptanlarından Alaaddin BAYDAR ve kardeşi futbol federasyonu kurucu üyelerinden Nasuhi Esat BAYDAR başta olmak üzere Marangoz Fabrikası Müdürü Hüseyin Yakup ÇEKE, Rüştü PASİNLER, Mühendis Cevdet AROYMAK ve İstanbul’daki ilk kurucu üyelerden Kerim FİL’den oluşan bir isim komisyonu kurulur. İsim arayışlarından ;

1.Çankaya Güneşi,
2.Dikmen Yıldızı,
3.Zafer,
4.Kurtuluş,
5.İmalat-ı Harbiye Gücü.

Ağırlık kazanan teklifler arasında yer alıyordu. Çankaya Güneşi, Mustafa Kemal’di. Dikmen Yıldızı, devrin ünlü yazarlarından Aka Gündüz’ün Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan o devrin çok okunan bir eseriydi.  Zafer ve Kurtuluş isimleri de Kurtuluş savaşı ve büyük zafer ile ilgili idi.

Ahmet BAYDAR, Kerim Fil’e dönerek “Biliyorsun, İmalat-ı Harbiye adını kullanmamız Mıntıka tarafından yasaklandı. Peki bu İmalat-ı Harbiye’nin gücünü, Kurtuluş Savaşının karargahı olan Ankara’nın gücü ile birleştiremez miyiz? Ne dersiniz?” diye sordu.

Bu konuşma üzerine salonda bulunan komisyon üyeleri büyük bir heyecan içerisinde  ayağa kalkmış, herkesin aklına gelen o isim olan ve Ahmet BAYDAR’ın kelimeler ile ifade etmiş olduğu ANKARANIN GÜCÜ ismi için alkış tutuyorlardı.

Bütün bunlar bir saat içinde olup bitmişti. Heyet kongre salonuna dönerek, salonda bulunanlara sonuç raporunu okur ;

“Kulübün yeni adı Ankara’nın Gücü’dür”.

Daha sonra kongre üyeleri heyetin kararında küçük bir değişiklik yapar ve kulübün ismini ANKARAGÜCÜ olarak düzeltilmesini sağlar.

Ve 31.08.1933 tarihinde İmalat-ı Harbiye ismi Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü adını alır.
1932 – 1933 yılı Ankara ligi maçlarına Kulüp Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü adı ile yer almıştır.

1935-36 ve 1936-37 Sezonlarında da kulüp Ankara liginde Ankaragücü adıyla ilk şampiyonluklarını kazandı.

1938 yılında yürürlüğe giren 3512 sayılı “Cemiyetler Mıntakavi (şehir) isim kullanamazlar” hükmü nedeni ile kulübün adını tekrar değiştirmesi gerekmişti.

31.08.1939 günü yapılan kongrede yasaya uyulmak maksadıyla kulübün adı bu defa “AS-FA GÜCÜ” olmuştur. AS-FA : Askeri Fabrikalar kelimesinin kısaltılmış halidir.
3 yıllık bir aradan sonra 1942 yılında Spor teşkilatının yayınladığı bir genelgede Cemiyetler kanunun “Mıntakavi İsim” bölümünün yanlış anlamlara yol açtığını belirtti. Kulüpler mıntakavi (şehir) isimleri alabilirlerdi. Bu genelgeye dayalı olarak 31.08.1942 günü yapılan kongrede kulübün renkleri aynı kalmakla birlikte “AS-FA ANKARAGÜCÜ GENÇLİK ve SPOR KULÜBÜ” adını almıştır. 

1942 yılında asker futbolcuların askeri güçlerde oynaması kararına sivil kulüp yöneticileri “dengeyi” bozuyor gerekçesi ile itirazda bulunuyorlardı.

1942 – 1943 sezonu maçlarının Asker – Sivil iki grup halinde oynanmasına karar verildi.

1942 – 1943 sezonunda Askeri ligde AS-FA Ankaragücü, Sivil ligde ise Gençlerbirliği şampiyon olmuştur.

Ankara şampiyonluğu için iki takımın karşılaşması gerekiyordu. İki kulüp arasındaki rekabet bir de asker sivil ayrılığı karışınca bu maçı yönetecek hakem bulmada güçlük çekildi. Sonunda, futbol federasyonu eski başkanlarından Halim Çorbalı’nın teklifi üzerine Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmen olarak görev yapan İngiltere Federasyonuna mensup Mr. Prior üzerinde anlaşma sağlandı.

İngiliz hakem, maça iyi bir başlangıç yapmıştı. Hatta AS-FA Ankaragücü lehine bir de penaltı vermiş bunu Fikret BİLAL gole çevirmişti. Penaltı golünü Halim ÇORBALI’nın attığı beraberlik golü izledi. Takım Saksağan Mehmet’in (Yavuz) attığı gol ile 2–1 öne geçmiş ancak Halim ÇORBALI’nın golüne mani olamamıştır(2 –2). AS-FA Ankaragücü’nün attığı bir golü hakem saymamış futbolcuların yaptığı itiraz sonucunda AS-FA Ankaragücü takımından Kenan ÇOLAK, Fikret BİLAL, Mehmet ve Salim KANDEMİR’i oyundan atmış, takım sahada 7 kişi kalmıştı. Sonuçta AS-FA Ankaragücü Gençlerbirliği’ne 4–2 yenilerek şampiyonluğu kaybetmiştir.

AS-FA Ankaragücü yönetimi kural hatası yapıldığı gerekçesi ile maçın tekrarını istemiş; fakat Nevzat TANDOĞAN’ın bölge başkanı, Kerim BÜKEY’in bölge müdürü olduğu dönemin yöneticileri, maçın tekrarı yerine kulübün bir yıl müsabakalardan men (ligden ihraç) kararı vermişlerdir. Bu sebeple ;1943yılında AS-FA Ankaragücü ligden ihraç edilmiştir.

1947 Karar tarihinde Fikret KARABUDAK Askeri Fabrikalar Umum Müdürü ve kulübün  başkanı idi. Karabudak paşanın etkin girişimleri sonucu ihraç kararı geri alındı.
1947 yılında Ankara’da lig maçlarına katılan kulüp sayısı 32′ye yükseltilmişti. Lig heyeti bu yüzden 32 kulübü 8′er takımlık 4 gruba ayırdı. Gruplarında ilk 3 sırayı alacak 12 takım Ankara şampiyonunu belirlemek için aralarında tek devreli maçlar yapacaklardı. Bu maçlar sonucunda 1–8 arasında dereceye girecek olan kulüpler, ertesi yılın amatör birinci kümesini oluşturacaklardı.

Lig heyeti askeri takımları Sarı grupta toplamıştı, takım bu grupta Harb Okulu’nun arkasından bir puan eksiği ile ikinci olmuş ve play-off müsabakalarına katılma hakkını elde etmiştir. Play–off müsabakalarının ortasına gelindiğinde Genel Kurmay Başkanlığı askeri güçlerin sivil kulüpler ile maç yapmasını yasaklamış, kulüp bu karar gereği lig maçlarından çekilmek zorunda kalmıştı.
Bu karar üzerine kulüp genel başkanı Tümgeneral Fikret KARABUDAK kongreyi toplantıya davet etti.

02.07.1948 günü yapılan kongrede “Cemiyetler Yasasına göre kulübün sivil kulüpler arasında faaliyet gösterebilecek yeni bir tüzük hazırlanması” kararı alındı. Komisyon çalışmalarını çok kısa bir sürede tamamlayarak kulüpler arasında maç yapabilecek yeni bir tüzük taslağı hazırladı.

31.07.1948 günü taslak yapılan kongrede kabul edilerek “ANKARAGÜCÜ GENÇLİK SPOR KULÜBÜ” adı ile kulübün liglere katılması sağlandı.

1947-1948 sezonunda tekrar Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü olarak sivil ligde müsabakalara başladı. O yılın lig maçlarında iki hükmen yenilgi dışında yenilgi almamış ve ligi 4.sırada bitirmiştir.

1948-1949 Ankara futbol ligi sezonunda Ankaragücü şampiyon oldu.

1949 yılında Milli küme şampiyonluğu Ankaragücü’nün.

Ankaragücü 1948-1949 sezonu Ankara futbol şampiyonu olunca, şampiyon sıfatıyla katıldığı Milli Küme'de İstanbul şampiyonu Galatasaray, İzmir şampiyonu İzmirspor, Anadolu grup birincisi Eskişehir Demirspor ile mücadele etti. Eskişehir Demirspor ve Altay'ı yenen Ankaragücü,Galatasaray ile yaptığı final maçının ilk devresinde 3-0 mağlup durumda iken ikinci devrede attığı 4 gol ile maçı aldı (4-3) ve Türkiye birincisi oldu.
 

1951-52, 1955-56, 1956-57 Sezonlarında Ankaragücü Ankara ligi şampiyonluklarını kazandı.

1963-64 Türkiye 1.ligi sezonunu averaj ile Galatasaray’ın arkasında 4’üncü olarak tamamladı.

1965-66 sezonunda 20 gol, 1966-1967 sezonundada 18 gol atan efsane golcü Ertan ADATEPE Türkiye 1.ligi gol kralı olmuştur.
1967-68 sezonunda Ankaragücü Türkiye 1.liginde oynadığı 32 maçtan 8 galibiyet 18 mağlubiyet almış, 22 puan ile 16’ncı sırada yer alarak Feriköy ve Hacettepe ile birlikte küme düşmüştür. Bu hezimet sonucunda Türkiye 1.liginden 1 yıl uzak kalmıştır.

1967 ve 1968 yıllarında Ankaragücü Ankara’da düzenlenen Ankara TSYD kupasını kazandı.

1968-1969 sezonunda Ankaragücü 2.lig kırmızı grupta lig şampiyonu oldu ve tekrar Türkiye 1.ligine yükseldi.

1968 yılında Ankaragücü Ankara’da Trabzon Sebat Gücü maçı hükmen (3-0) bitmesi sonucu Başbakanlık kupasını kazandı.

1969 yılında isimin önüne Makine Kimya Enstitüsünün kısaltması eklenir ve MKE Ankaragücü ismini alır.

1970-71-72 yıllarında Ankaragücü 3 yıl arka arkaya Ankara TSYD kupasını kazandı.  

1971-1972 yılında Türkiye Kupası Finalinde Altay ile deplasmanda 0-0, kendi evinde 3-0 yendiği karşılaşmalar sonrası tarihinde ilk Türkiye kupasını kazanan Ankaragücü’nün, 31 Mayıs 1972 tarihinde Türkiye kupasında Altay ile karşılaştığı final müsabakasının kadrosu şu şekildeydi;
1.Aydın TOHUMCU 2.Mehmet AKTAN 3.Erman TOROĞLU 4.Adnan SEZGİN 5.İsmail KARAALİ 6.Selçuk YALÇINTAŞ 7.Köksal MESCİ 8.Zafer GÖNCÜLER 9.Metin YILMAZ 10.Çoşkun SÜER 11.Abdullah ÇEVRİM 12.Sakıp ÖZBERK 13.Melih ATACAN

11.06.1972 tarihinde Ankaragücü Ankara’da Galatasaray ile yapmış olduğu Cumhurbaşkanlığı kupasını 3-0 yenilerek kaybetti.

1971-1972 yıllarında kazanmış olduğu Türkiye kupasının ardından Avrupa yolu gözüken Ankaragücü, Kupa galipleri kupasında İngiltere’nin Leeds United takımı ile eşleşmiştir. 

13.09.1972 Çarşamba günü Leeds United ile ilk maç  Ankara’da oynanmış ve maç 1-1 bitmiştir. Bu maçtaki tek golü 50.dakikada penaltıdan Zafer atmıştır.
 
27.09.1972, Çarşamba tarihinde İngiltere’de Elland Road stadyumunda rövanş maçına çıkan Ankaragücü maçı 1-0 kaybederek ilk kez katıldığı Avrupa Kupa Galipleri Kupasına veda eder. Oynanan karşılaşmadaki Ankaragücü’nün 11’i Şu Şekildedir ; Aydın Tohumcu , Remzi Hotlar, Mehmet  Aktan , İsmail Karaali , Erman Toroğlu , Müjdat Yalman, Selçuk Yalçıntaş , Metin Parlaroğlu , Behzat Çınar , Coşkun Ferman , Köksal mesci(K.Coşkun)

1972 Tarihinde Ankaragücü, Fenerbahçe ile oynamış olduğu Başbakanlık kupasını uzatmalarda 5-2 yenilerek kaybetmiştir.

1973 yılında Ankaragücü katıldığı Avrupa kupa Galipleri kupasında İskoçya ekibi Glasgow Rangers takımı ile eşleşti. 

19.09.1973 tarihinde rakibine Ankara’da 2-0 yenildi, 03.10.1973 tarihinde de deplasmandada 4-0 kaybettiği maçlar sonunda Avrupa Kupa galipleri kupasında 1.turda veda etmiş oldu. Ankaragücü bu müsabakaya şu 11 ile çıkmıştır ; Baskın Soysal , Remzi Hotlar , Mehmet Aktan , İsmail Karaali (75 'Osman), Tahsin, Müjdat Yalman , Metin Parlaroğlu , Erman Toroğlu , Melih Atacan , Coşkun Ferman , Zafer Göncüler 
Teknik Direktör : Ziya Taner   Kırmızı Kart : Erman TOROĞLU

1974-76 yıllarında Ankaragücü 2 defa Ankara TSYD kupasını kazandı.

1975-1976 sezonunda Ankaragücü 30 maçta almış olduğu 25 puan ile Balıkesirspor ile birlikte küme düştü. 

1976 yılında Küme düşen Ankaragücü’nün atmış olduğu 33 golün 17’sini atan  golcü futbolcu Ali Osman RENKLİBAY Türkiye 1.ligi gol kralı olmuştur.

1976-1977 sezonunda 2.lig beyaz grupta şampiyon olan Ankaragücü tekrar Türkiye 1.ligine yükselir.
1976-1977 sezonu sonrasında Gençlik ve Spor Bakanlığı kupasını Ankaragücü müzesine götürmüştür.

1977-1978 sezonunda Ankaragücü oynamış olduğu 30 karşılaşmadan 8 galibiyet 16 mağlubiyet sonucu almış olduğu 22 puan ile Mersin İdman Yurdu ile birlikte 2.lige düşmüştür.
Ankaragücü 1977-78 sezonunda küme düştükten sonra 3 sezon (1978/79 – 1979/80 -1980/81)  ikinci ligde mücadele etmiştir.

1978 yılında Ankaragücü Ankara TSYD kupasını kazandı.

1980-1981 sezonunda Türk futbol tarihinde bir ilk gerçekleşmiştir. ilk kez 1. lig'de oynamayan bir takım Türkiye kupası'nı kazanarak müzesine götürmüştür. 2. lig'de mücadele eden Ankaragücü, Türkiye kupası şampiyonu olmuştur! üstüne, bir de cumhurbaşkanlığı kupası'nı (o zamanki adı devlet başkanlığı kupası) kaldıracaktır Ankaragücü…

1980-1981 sezonunda en büyük amaç birkaç yıldır hasreti çekilen 1. lige çıkmaktı. Türkiye Kupası mücadelesinde kademelerde sırasıyla Düzcespor (2-0), Muhafızgücü (1-0), Konyaspor (5-2), Orduspor (2-1, 0-0) ve 1980 Türkiye Kupası sahibi Altay (1-0, 1-2) ile karşılaşan Ankaragücü çeyrek finale çıkmıştır.

Ancak takım çeyrek finale çıkana kadar, birinci lig mücadelesine odaklanmış, takım için kupa pek de önemli görünmüyordu. Kupa maçlarında meydana gelebilecek her türlü sıkıntı, 1. lig yolunda takımı yavaşlatabilir düşüncesiyle de kupa maçları pek önemsenmedi. Hatta Düzcespor maçında takımı tam kadro sahaya sürdüğü için teknik direktör Coşkun Süer'in işine son verilir, o maçta takımın iki as oyuncusu İhsan ve Cüneyt kırmızı kart görürler, hasar büyüktür. 


Teknik direktörlüğe Yılmaz Gökdel getirilir, ama işin rengi çeyrek finalde Beşiktaş ile eşleşilmesiyle değişir. Beşiktaş ile ilk maç Ankaragücü'nün İstanbul'da 2-0 yenilgisiyle sonuçlanır. Ama futbolcular ve teknik direktör için artık takımın kupa hedefi vardır.


Beşiktaş maçında sakatlanan İhsan Kavak, Doktor Ünsal Söylemezoğlu tarafından sakat şekilde oynamaması konusunda defalarca uyarılmasına rağmen, İhsan bunu kabul etmez, "oynayacağım" der. İhsan'ın lakabı artık "deli"dir. 


İstanbuldaki yenilgiye rağmen Ankaragücü Ankara'daki maçta normal sürenin sonunda 2-0 galiptir. Uzatmalarda İrfan Ertürk'ün golüyle 3-0 galip gelir ve yarı finale çıkmaya hak kazanır. Yarı finalde Fenerbahçe ile karşılaşan Ankaragücü, Fenerbahçe'yi kendi evinde 0-1 yener ve Ankara'da da 0-0 berabere kalarak kupadan eler. 29 Nisan 1981 çarşamba günü oynanan bu rövanş maçını biletli 23.524 seyirci izler.

1981 yılında Türkiye kupası finalinde Ankaragücü Boluspor ile karşılaşacaktır. 6 mayıs 1981 tarihinde Ankara’da oynanan maçta Ankaragücü Boluspor’u Mehmet ve Sadık’ın golleri ile 2-1 yener. Ankaragücü Bolu’da ikinci maça çıkacaktır. 

Son maç Bolu'da oynanacaktı. 13 mayıs 1981'de Bolu'daki maçta da takım adeta kendi evinde, taraftarının önünde oynuyordu. "Adil, Hikmet, Fuat, İhsan, Haluk, Nazmi, Cüneyt, Taner, İrfan, Mehmet, Sadık 11'i ile sahaya çıktığında atılan konfetiler nedeniyle kapalı tribünün önü yamaçlarına kar yağmış dağ gibi bembeyaz olmuştu. 


Bu maç için tüm Ankara'nın Bolu'ya aktığı, Bolu'ya ilk araçlar vardığında konvoyun bir ucunun hâlâ Ankara'da olduğu anlatılıyor. Bolu fınali, küçük büyük herkesin hasretle andığı bir gün olarak hafızalara kazındı. O gün maç 0-0 berabere bitti. O maçta yıllarca Ankaragücü taraftarlarının ve oyuncularının hafızalarından silinmeyecek tribünlere atlama görüntüleri oluşmuştu. Bu skorla Ankaragücü, Türkiye Kupası şampiyonuydu. 


Ankaragücü'nü Türkiye Kupası şampiyonu yapan finalin "son ayak" karşılaşmasında kadroda şu isimler yer alıyordu: Adil Eriç, Hikmet Hancıoğlu, İhsan Kavak, Fuat Akyüz, Haluk Kargın, Taner Kalender, Cüneyt Memişoğlu, Nazmi Erdener, İrfan Ertürk, Mehmet Şahin, Sadık Aksöz. Teknik direktör: Yılmaz Gökdel

03.06.1981 tarihinde Türkiye kupası finalinden 4 gün sonra; Ankara’da Ankaragücü Trabzonspor ile yapmış olduğu Devlet Başkanlığı kupası maçında rakibini 1-0 yenerek kupayı müzesine götürür. Kupa maçındaki kadro şu şekildedir ;

Ankaragücü: adil eriç, hikmet hancıoğlu, ihsan kavak, fuat akyüz, nazmi erdenerin, cüneyt memişoğlu (sertaç yüzbaş 72), taner kalender, haluk kargın, irfan ertürk "b.irfan", mehmet şahin, sadık aksöz Teknik direktör: Yılmaz Gökdel 

Gol: Nazmi Erdenerin (dk.59)

Ankaragücü iki kupa birden aldığı 5 günde yaşanılanlar, kelimelere sığmayacak kadar büyük ve unutulmazdı. 19 Mayıs Stadı’nın tribünlerinden dalga dalga yayılan tezahürat:

“Gururluyuz Güçlüyüz, biz Ankaragüçlüyüz…”
“Ortala Sadık ortala! Bombala Hurubeş bombala!”

12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen darbenin spora etkilerinden birisi Ankaragücü'nü doğrudan ilgilendirir. Başkentin futbol takımının birinci ligde olması gerektiğini savunan Kenan Evren, o dönemde ikinci ligde mücadele eden kulübün birinci lige çıkartılması talimatını verir. Türkiye Kupası'nı kazanan futbol takımının hangi ligde oynadığına bakılmaksızın birinci lige çıkartılacağına dair kanun düzenlenir ve Türkiye Kupasını kazanan Ankaragücü birinci lige çıkar ve o yıldan sonra da ligden düşmez. 

Bu olaydan itibaren 8 yıl daha yürürlükte kalan yasadan yararlanacak olan başka bir kulüp olmayacaktır. Zira alt liglerden gelerek Türkiye Kupası'nı kazanan başka bir takım da henüz olmamıştır.

Bu yasa çıkarılmasa bile Ankaragücü o sezon 1. lige çıkacaktı. Zira sezonu Sakaryaspor’un ardından 2. sırada bitirip zaten yükselmeye hak kazanmıştı. (Sakaryaspor o sezon oynadığı 20 maçın 17’sinde penaltı kazanmış, Ankaragücü tek bir penaltı bile kazanmamıştı.)

12 Eylül darbesinden sonra adı "paşaların takımı"na çıkan Ankaragücü, esasen bir işçi takımıdır. İmalat-ı Harbiye Fabrikaları işçilerinin temellerini attığı kulüp bugün de taraftar profiliyle bir "halk takımı" tanımını en fazla hak eden Süper Lig kulübüdür. 

12 eylül darbesi sonrasında Yücel Seçkiner ne zaman Kenan Evren'in yanına gitse Ankaragücü konusunu duyuyordu. Birçok kez Ankaragücü'nün 1. lig'e çıkması için ne yapılması gerektiğini soran Evren Paşa, emir verilerek bu işin çözülemeyeceğini biliyordu. Yakın zamanda Türkiye kupası finali vardı. Seçkiner'in aklına 'kupayı kazanan takım hangi ligde olursa olsun 1. lig'de oynama hakkı tanınsın' fikri gelmişti. Bunun alt liglerdeki takımlara da teşvik oluşturacağı düşünülüyordu.


Ankaragücü de finalde Boluspor'u yenerek kupayı kazandı. Bu yönetmeliğe işlendi. Evren, Ankaragücü'nün devlet başkanlığı kupası'nı almasını da çok istiyordu. "Kupayı kazansınlar da kararımız sağlam olsun" diyordu. Başkentin sarı-lacivertli ekibi, Trabzonspor'u yenerek devlet başkanlığı kupası'nı da müzesine götürmüştür.

1981 sezonunda kazanılan Türkiye kupasının ardından Avrupa Kupa Galipleri  Kupasında oynamaya hak kazanan Ankaragücü Sovyetler Birliği (bugünkü Rusya) takımı olan SKA Rostov takımı ile eşleşti. 

16.09.1981 tarihinde Ankaragücü İlk karşılaşmada deplasmanda alınan 3-0’lık yenilginin ardından, 30.09.1981 Ankara’da karşılaşan rakibine 2-0 yenildi. Alınan bu sonuçlar ile Kupa Galipleri Kupasına 1.turda veda etmiş oldu.  Rostov takımına karşı Ankaragücü şu 11 ile sahaya çıkmıştır ; Adil Eriç , İskender Atasoy , Hikmet Hancıoğlu , Fuat , İhsan Kavak , Cüneyt , Orhan , Halil İbrahim Eren , Mehmet , Sadık aksöz , Erhan(Nazmi Erdener)

1981-1982 Türkiye kupası finalinde Galatasaray ile oynayan Ankaragücü rakibine İstanbul’da 3-0, Ankara’da da 2-1 yenilince Türkiye kupasını Galatasaray’a kaptırdı.

1980-81-82 yıllarında Ankaragücü 3 kez peşpeşe Ankara TSYD kupasını kazandı.

“KUPA BEYİ ANKARAGÜCÜ” 

Ankaragücü 3 yıl içerisinde 5 kupa ve kaybedilen bir kupa finalinin ardından tarihe KupaBeyi olarak geçmiş ve bu yıllarda kupalarda büyük bir etki gösteren Ankaragücü, adından önce kupa beyi ünvanı yer almıştır.

1983-1984 yıllarında Kupabeyi Ankaragücü Ankara TSYD kupasını kazandı.

04.10.1984 tarihinde Ankaragücü Balkan kupasında Bulgaristan’ın Spartak Varna takımı ile Ankara’da oynamış olduğu müsabakayı 9.dakikada Bülen İZGİŞ ve 29.dakikda Kemal YILDIRIM’ın atmış olduğu goller ile 2-0 yendi.

28.11.1984 tarihinde Varna’da yapmış olduğu müsabakada 0-0 sonuçlanmış ve Balkan Kupasında yarı finalist olmuştur.

20.02.1985 tarihinde Selanik’te, çeyrek finalde Galatasaray’ı eleyen Yunanistan’ın Iraklis takımı ile karşılaşan Ankaragücü deplasmanda 37.dakikada Hatzipanagis’in penaltıdan attığı gol ile  Iraklis’e 1-0 yenildi. 

20.03.1985 tarihinde Ankara’da yaptığı karşılaşmada 5.dakikada Hüsnü ÖZKARA’nın attığı gol ile 1-0 galip geldi. Tur için maç penaltılara kaldı. Penaltılarda üstünlük sağlayan taraf Iraklis(3-4) olunca balkan kupası yarı finalinde Iraklis takımına elendi. Iraklis takımı Finalde Romanya’nın Arges Pitesti takımını yenerek Balkan kupasını kazanır.

Ankara’da oynadığımız maçtaki penaltı atışları ;
Ankaragücü’nün atışları: alper timur (-), halil ibrahim eren (+), nazmi erdenerin (+), hikmet hancıoğlu (-) Iraklis’in atışları: hacıpanagis (+), papaicannou (+), gretarson (+), kofidis (+)

1987-88 sezonuna da bol transfer yaparak giren Ankaragücü ne yazık ki beklediğini bulamamış, yalnızca 11 galibiyet ve 13 beraberlik elde edip ligin sonunda hanesine 46 puan yazdırabilmişti. Bu performansın hakkı da 13.lüktü.

Ankaragücü Sezona Galatasaray tarihinde yer etmiş İngiliz bir hocayla başladı. Brian Birch. Ama sezon bitmeden Birch gönderilecek ve yerine geçmişte futbolculuğuyla çok konuşulmuş ama gelecekte teknik adamlığıyla daha çok konuşulacak bir isim geçecekti: Fatih Terim.
Genç yetenek Durmuş’u Fenerbahçe’ye, Kemal Yıldırım’ı Sakaryaspor’a satan Ankaragücü adeta yeni bir takım kurmuştu sezon başında. Beşiktaş’tan Ziya Doğan’ı, Samsunspor’un Donadoni’si Rıfat’ı, yine aynı takımdan kaleci Şenol’u, Kocaelispor’un Atom Karıncası olan Soner’i (Alp) ve Galatasaray’ın Kara Boğa’sı Savaş Koç’u renklerine katmıştı. Yanısıra Petrolofisi’nden Ayhan’ı; Güneşspor’dan Mustafa ve Şener’i… Ankaragücü’nün o sezon kalesini Kedi Kaleci milli kaleci Arif koruyordu.

1991 yılında Fenerbahçe’yi Türkiye kupasından eleyen Ankaragücü finalde 8 mayıs 1991 tarihinde Galatasaray ile oynamış maçın normal süresi 1-1 bitmiş uzatmalarda yediği 2 gol ile finalde Türkiye kupasını Galatasaray’a kaptırmıştır. 

1990-1991 sezonunda ligde 7. sıradaydı Ankaragücü. Kupa ikincisi sıfatıyla, lig üçüncüsü Trabzonspor'la Başbakanlık kupası için mücadele eden Ankaragücü 22 mayıs 1991'de oynanan maçı, Ziya Yıldız'ın (2) ve Ergün Yücel'in 1 golüyle 3-1 kazanarak, başbakanlık kupasının sahibi oldu. Kupa karşılaşmasında kadroda şu isimler yer alıyordu; zalad-hayati soydaş, serhat güler, bahattin şen, erhan çağlayan, hayrettin kılıç (isa turan), abdullah duran, ergün yücel - ziya yıldız (behzat kaya), sinan engin, cengiz alp. 

1991 ve 1997 yıllarında Ankaragücü Ankara TSYD kupasını müzesine götürür.

1999 senesinde Galatasaray ve Beşiktaş Türkiye kupası finalini oynadıkları ve aynı zamanda ikisi de ligi ilk ikide bitirdiği için avrupaya gidecek takım için kupa şampiyonu kontenjanı boş kalır. Uefa'ya kim gidecek diye türkiye kupası yarı finalinde kaybeden iki takım baraj maçı yaparlar. Uefa’ya kim gidecek şeklindeki sorunun cevabı ise o sene yarı final oynayan Ankaragücü ve Sakaryaspor takımları aralarında bir baraj maçı düzenlenir. 


Ankaragücü 03.06.1999 tarihinde İzmir’de oynanan karşılaşmayı Hakan KELEŞ ve Tarık’ın (3) attığı gollerle 5-0 kazanarak Uefa kupasına gitmeye hak kazanır.

UEFA kupasına katılmaya hak kazanan Ankaragücü Faroe Adaları takımı olan B36 Torshavn ile eşleşmiştir. 

12.08.1999, tarihinde Ankara’da oynanan maçta Ankaragücü B36 Torshavn’ı 19.dakikada Ünal KARAMAN’ın atmış olduğu gol ile 1-0 mağlup etti.

26.08.1999 tarihinde deplasmanda karşılaştığı rakibini Hakan KELEŞ’in 86.dakikada atmış olduğu gol ile 1-0 yenen Ankaragücü eleme turunu geçerek UEFA kupası 1.Tura yükselir.
Ankaragücü’nün bu maça şu 11 ile çıkmıştır ; Özkan Karslı, Hakan Kutlu, Gökmen Barış, Faruk Namdar, Mkhalele Helman (72.' Ümit Hatipoğlu), Baidoo , Fatih Sezer, Ünal Karaman, Ramazan Özalp, Hakan Keleş, Birol Aksancak (87.' sapula godfrey).
Ankaragücü’nün 1.turdaki rakibi İspanya’nın güçlü ekibi Atletico Madrid olmuştur.

16.09.1999 tarihinde Atletico Madrid ile İspanya’daki yapmış olduğu müsabakayı 3-0 kaybeden Ankaragücü, 30.09.1999 tarihinde Ankara’daki maçta Birol AKSANCAK’ın 85.dakikada atmış olduğu gol ile Atletico MADRİD’i 1-0 yendi. Bu galibiyet Ankaragücü’nün turu geçmesi için yeterli olmayınca UEFA kupasında 1.turda Avrupa’ya veda etmiş oldu.  


Ankaragücü’nün bu maça şu 11 ile çıkmıştır; Özkan Karslı, Faruk Sarman, Hakan Kutlu, Yılmaz Özlem, Ümit Hatipoğlu, Fatih Sezer (Gökmen Barış 63'), Ünal Karaman, Stephen Baidoo, Ramazan Özalp (Sami Emre  65'), Birol Aksancak, Hakan Keleş (Gökmen Yıldıran 89')

2000 ve 2001 yıllarında Ankaragücü Ankara TSYD kupasını müzesine götürür.

2001-2002 sezonunu 4’ncü sırada tamamlayan Ankaragücü  100 yıllık tarihinde son kez Avrupa kupalarına katılma hakkı elde eder. UEFA kupasında yapılan eşleşmelerde yine bir İspanya ekibi olan C.D.Alaves takımı Ankaragücü’nün rakibimiz olmuştur.

19.09.2002 tarihinde Ankara’da Alaves takımı ile karşılaşan Ankaragücü bu maçtan 2-1’lik bir yenilgialır.Ankaragücü’nün tek golünü 30.dakikada Radu Niculescu atmıştır. 

03.10.2002 tarihinde Ankaragücü deplasmanda Mendizorroza stadyumunda karşılaştığı Alaves’e 3-0 yenilir. İlk golü Adem DURSIN kendi kalesine atmıştır. Bu skorlar sonucu Ankaragücü UEFA kupasından elenmiştir. 


Ankaragücü’nün bu maça şu 11 ile çıkmıştır ; Zafer Özgültekin; Stephen Baidoo, İsmet Taşdemir, İhsan Burak Özsaraç, Stelian Carabas, Yılmaz Özlem (özgür 61'), Hakan Keleş, Reinaldo Vicente Simão (Mehmet Türkmehmet 66'), Adem Dursun, Radu Horia Niculescu (Musa Ballı 87'), Augustine Ahinful Teknik Direktör: Mihai Stoichita


2007 Agustos ayında Ankaragücü formasını en fazla giyen futbolcu ünvanına sahip Ankaragücü kaptanı Hakan KUTLU futbolu Ankaragücü forması altında bırakmıştır.

 

9 Aralık 2008’de Ankaragücü tarihinin en uzun soluklu başkanı olan Cemal Azmi AYDIN 1997 yılından beri 12 yıldır sürdürdüğü başkanlık görevinden istifa etmiştir. 12 yıllık başkanlık sürecindeki  en önemli projesi  Beştepe’de yapılan spor kompleksi olmuştur.


2008 yılında Cemal AYDIN’ın başkanlığı bırakmasının ardından Ankaragücü başkanlığına geçici bir süre Serdar ÖZERSİN vekalet etmiştir.


2008 Kasım ayında Cengiz TOPEL YILDIRIM Ankaragücü’nün yeni başkanı olmuştur ve başkanlık görevini bir yıl sürdürmüştür. C.Topel YILDIRIM başkanlığında Ankaragücü’ne transfer edilen İngiliz futbolcu Darius Vassel taraftar üzerinde unutulmayacak bir etki bırakmıştır, Vassel Ankara’da kaldığı sürede taraftarın gönlünde taht kurmuştur. 


2009 yılında Ankaragücü’nde değişim rüzgarları esmeye başlamıştır. Melih GÖKÇEK Ankaragücü’nü şampiyon yapma iddiası ile yönetimine talip olmuştur. Cemal AYDIN, Melih GÖKÇEK ve Cengiz Topel YILDIRIM arasında yapılan görüşmeler neticesinde Cemal AYDIN ve C.Topel YILDIRIM Melih GÖKÇEK’in oğlu olan Ahmet GÖKÇEK’in başkanlığında yer alacağı yeni yönetimi destekleyecekleri kararını vermişlerdir. 


30 Agustos 2009 tarihinde Ahmet GÖKÇEK yapılan kongrede Ankaragücü’nün 99 yıllık mazisinde 39.başkanı olmuştur. Ankaragücü Beştepe Cemal Aydın Spor Tesisleri'ndeki kongreye Ahmet GÖKÇEK tek başkan adayı olarak katıldı. Genel kurula katılan 205 delegeden 200'ü oy kullanırken, 172 oy geçerli sayıldı. Ahmet Gökçek, 172 delegenin desteğiyle Ankaragücü Kulübü'nün yeni başkanı olmuştur. 


Kongrede konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih GÖKÇEK ; 1991'den bu yana Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığını belirterek, o tarihten bu yana Türkiye liglerinde artık bir Ankara takımının şampiyon olması gerektiğini ifade ettiğini hatırlattı. Dünyada şampiyon çıkarmayan Ankara dışında başka bir başkent olmadığını savunan Gökçek, ''Ankaragücü'nün muhteşem bir taraftarı var. Sizlere söz veriyorum. Yeni bir yönetimle Ankara'ya şampiyon kazandırmak için elimizden gelen desteği yapacağız'' diye konuştu.


Bu süreç içerisinde Melih GÖKÇEK’in Ankaraspor takımından desteğini çekmesinin ardından Ankaraspor forması giyen bir çok oyuncu Ankaragücü’ne transfer edilmiştir. Bu transferler sonucu Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Melih GÖKÇEK’in Ankaraspor’dan desteğini Ankaragücü’ne kaydırmasını bir “birleşme” olarak kabul etmesi,  Ankaraspor’da yöneticilik yapmış kişilerin aynı zamanda Ankaragücü’ne yönetici olduğu gerekçeleri ile Ankaraspor’u ligden ihraç etmiştir.


Melih GÖKÇEK Ankaragücü’ne Büyükşehir Belediyesine ait olan muhteşem Saray tesislerini Ankaragücü Spor Kulübünün kullanımına vermiştir. 


Ankaragücü 2010 yılı içerisinde yüzüncü yılını doldururken hiçbir organizasyon düzenlenmemesi Ankaragücü camiasında büyük bir üzüntüye neden olmuştur.


Ankaragücü’nü ilerleyen yıllarda şampiyon olacağını iddia ederek yola çıkan ve Ankaragücü tarihinin en genç başkanı seçilen Ahmet GÖKÇEK, başkanlığının ilk iki yılı geçmiş yıllara ait sorunlarla boğuşmakla geçmiştir. Başkan seçildiği tarihten itibaren planlanmış olan hiçbir projeyi gerçekleştirememe sebebi olarak eski yöneticileri kastederek “Enkaz devir alma” sürecini atlatamamalarına bağlamıştır. Ankaragücü başkanı olduğu süreç içerisinde geçmiş yönetimlerin Ankaragücü’nü içinden çıkılmaz bir duruma ve borç batağına batırıldığını iddia eden Ahmet GÖKÇEK ilk sezonuna Ankaragücü’nün başına ünlü Fransız teknik direktör Roger Lemerre‘i getirerek başlamıştır. 


45 futbolcu ile (yapılan transferler ve Ankaraspor’dan gelen futbolcular dahil) Ankaragücü tarihinde örneğine rast gelinmemiş bir futbolcu sayısına ulaşmıştır. 45 futbolcu ile lige başlayan Ankaragücü  ligde 41 puan alarak 12’nci sırada tamamlamıştır.
 
Bugün 8 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol